top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıobsesifdaktilo

OBSESIF KIMDIR? NE KADAR OBSESIFSIN?

Obsesyon ve kompulsiyon bozukluk, son zamanlarda çokça duyar olduğumuz bu rahatsızlık nedir? İlk defa 1880'li yıllarda Freud tarafından incelendiği hakkında bilgiler mevcut ancak Amerikan psikoloji yayınları ve psikolojik hastalıkları tanıma kitapçığında yer alan bilgilere göre 1660'lı yıllarda da araştırılma yapılmış. Araştırılmış olmasına rağmen orta çağda benzer özelliklere sahip kisiler içine şeytan kaçtığı, büyücülükle uğraştığı ya da cadı olduğu gerekçesi ile büyük bir şölene dönüşen yakma törenlerine maruz kalırlardı. Freud'un yaptığı tanımdan yola çıkarak İngilizler konuya obsesyon, Amerikalılar ise kompulsiyon olarak ele almış. Daha sonra araştırmalar ve yapılan güncellemeler ile ikisinin birbirinden ayrı olmadığı tespit edilmiş.


Obsesif - kompulsif bozuklugun ilerleyen süreçlerde şizofrene dönüştüğü artık biliniyor. Ilaç tedavisi ile günümüzde kontrol altına alınabiliyor ancak tedavi edilemediğine dair bilgiler de mevcut. Tabi bunun için önce hakkınızda tanı konulmuş olması lazım. En zor kısım da bu çünkü hayatınızda sizi ve başkalarını rahatsız etmediğini düşündüğünüz bir takim takıntılar aslında obsesif - kompulsif belirtisi olabilir. Bu yüzden de modern dünya ruh bilimcileri birinin obsesif olduğuna karar vermeden önce kisinin takıntılarının, hayatini idame etmesine engel teşkil edip etmediğine odaklanırlar. Erken çocukluk ve ergenlik temellerinin atılmasına neden olsa da en çok 20-30 yas arası bireylerde rastlanan bu rahatsızlık çok fazla belirtiye sahip. Erkeklerin eğilim olarak çok yakin olduğu bu hastalık daha çok kadınlarda görülüyor. Kendi kendine çok sık şarkı mırıldanmak, takip edildiğini düşünmek, mastürbasyon ve güvende olmadığını hissetmek belirtileri arasında. Hal böyle olunca bazı bireylerin obsesif tavırlar sergilediği ancak kompülsiyon eğilimlerinin olmadığı bazılarının ise her ikisini de taşıdığı gözlemlenmiş.


Obsesyon daha çok zihinsel dengesizliklerin, kompulsiyon ise bu dengesizliklerin fiile dönüşmesinin sonucudur. Başkalarının tabağından yememek, bardağından su içmemek bir kompulsiyon olmasına rağmen pislik veya hastalık bulunulacağını düşünmek bundan aşırı derece rahatsız olmak ise obsesyondur. Sürekli bu pislikten arınma gereksinimi, elleri yıkamak ya da tüm bedeni yıkamak bu tür obsesyon bozuklukların kompulsif yansımalarıdır. Tabi ki bu bahsettiğim özelliğe sahip herkes rahatsız değil. Bir önceki paragrafta da yer verdiğim gibi bunun hayatinizi yaşanmaz hale getirdiği durumlar hastalık olarak kabul edilmiş. Akil Oyunları filmini izleyenler hatırlayacaktır Russel Crowe baslarda çok gizli bir bilgiye sahip olduğu sanrısı ile obsesyon belirtileri göstermektedir. Gerçi filmin gerçek karakteri Nobel ödüllü John Nash'a şizofren tanısı konduğunda üniversite yıllarındaydı. Bir başka bilinen obsesyon çeşidi ise tekrarlardan oluşmaktadır. Bunun içinde en büyük örnek sanırım Tesla olacaktır. Tekrarlar konusunda hayatini 3'e adamış bir adamdı son yıllarını geçirdiği otel odası 3327 ve günde ellerini 15 kere yıkaması herkes tarafından biliniyordu. Dini törenlere olan düşkünlük ve sürekli ayni dualar ile yapılan ritüeller, koleksiyonculuk, batılcılık görülen diğer çeşitlerinden bilinenleri. Simetriye olan düşkünlük, nesnelerin sürekli ayni hizada olmasını arzulamak, kaldırımlarda çizgilere basmadan yürümeye çalışmak ve bundan rahatsızlık duymak obsesyonun belirtileri arasında


Erken çocukluk döneminde baskılanan cinsellik ve sonrasında fark edilen cinsel organlar ile oluşan travma obsesyonlarin en yaygın hali. O yüzden tek başına bir bölümde bahsetme gerekliliği gördüm. Tuvalet eğitimi esnasında fazla baskıcı olan anne babaların çocuklarının sadist anal eylemler gösterdiği tespit edilmiş. Çünkü tuvaletini yapmayarak bas kaldıran çocuk kaslarını gevşetip büzüştürmesi sonucu duyduğu haz duygusuna bir anlam yükler. Ayaklara duyulan fetiş duygularının da temelinin bu dönemde atıldığını düşünüyorum. Bebeklerde haz noktaları ilk olarak ağız, el ve ayaklardır. Uzun bir dönem nesneleri ağız yolu ile tanımaya çalışan bebek, ayağını çok sık ağzına götürmesi ile ayakları da bir haz noktası olarak kodlamaktadır. Aslında travma ergenlik döneminde bu haz noktalarının bekleneni karşılamadığı, yeni yöntemlerin bulunması gerekliliği dönemde yaşanmaktadır. Bunun için uygun cinsellik ortamı bulan çocukların eğilimleri bu yönde gelişmekte, bulamayanların ise ilerleyen dönemlerde maddiyata önem veren kisiler olduğu gözlemlenmiştir. Bedensel bir zevkin yerine getirilmediği durumlarda baslarda da olduğu gibi dışkıya sahip çıkan bebek, yetişkinlik döneminde sahip olma dürtüsünün önüne geçemeyip para ve maddi değeri olan nesnelere aşırı bağlılık göstermektedir. Bu kisiler teknolojik ürünlere aşırı düşkünlüğü ve bu düşkünlüğü gösteriş yapma seviyesine çıkarmaları ile bilinmektedir. Ayni önem ve özeni göstermeyen kişilere küçümseyici yaklaşımlar sergilemeleri ve onları küçümsemeleri tamamen obsesyon ile alakalıdır.


Kaynak: Dr. Nejat Aygün / OBSESYONEL NEVROZ SAPLANTI - ZORLANTI BOZUKLUGU

100 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page