top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıobsesifdaktilo

Bir Obsesifin Günlügü 25



"Neden bu homoyu buraya getirdin?"

Soruyu soran Tadeusdu, polis memuruna "burada görmeye dayanabileceğim son şey şuan, bu saatte, bir homo" Sandalyesini büyük bir gürültü ile geriye doğru çekti. Üstünde oturduğu halde kendini sandalye ile geriye iktirdiği için sandalyenin bu kadar çok ses çıkarmış olduğunu düşündü. Aklına gelen ikinci şey ise bir homo olmasına rağmen küçük bir kadını andıran bu herifin artık tıp konusunda gelinen noktayı temsil ettiğiydi. İnce, uzun, kaslı bacaklarını masanın üstüne attı ve gelecek olan cevabı umursamadığını belli eden yüz ifadesi ile cebinden bir sigara çıkardı. Bir çok polis memuru, devletin onlara verdiği hakkediş olan kıyafetleri kullanmaz. En azından üniforma giymek zorunda olanlar dışında kalanlar bu kıyafetleri resmi geçitler dışında giymezler. Tadeus bu bilinen kuralı da kendince hiçe sayarak devletin verdiği ayakkabılardan vazgeçemiyordu. Masanın üstünde olan ayakları, bugün sokakta kovalamacadan uzak durmalı, belki de bu homoyu ciddi bir suçla suçlamalı ve geceyi ofiste geçirecek bir sebep yaratmalı diyerek masanın ağacına kök salıyordu. Basit bir hırsızlık olduğunu düşündüğü bu olayla ilgilenmesinin tek sebebi buydu. Bu arsız homolar genelde seviştikten sonra müşterilerinin bir şeyini çalmadan rahat durmazlar. Sorunsuz bir gece mesaisi ve sonunda evde geçireceği zamanı düşündüğünde olayla daha yakından ilgilenmeye başladı.


"Anlat" dedi polis memuruna, "ne yapmış bu ufaklık? geceyi bizimle geçirme şerefine erişmesine ne sebep oldu?" Bu gecenin şanslı numaralarını bulmuştu Tadeus ve piyango talihlisi kadar mutlu olmalıydı. "Aslında bir suç işlediğinden emin değilim şuan sadece şüpheli olduğu için burada" Anlaşıldı, bu gece Tadeus için beklediğinden daha zor geçecek. İlk vardiyasından bugüne kadar gece nöbetçi olmaktan nefret ettiği için çok iyi olduğu mesleğinden bile vazgeçmek üzere olan Tadeus yine sabrının son demlerine gelmek üzereydi. Sabaha kadar bu salak tiplerle burada uğraşmak yerine bir ekip otosuna atlayıp devriye atmaya karar verdi. Bu kadar hızlı duygu geçişlerini ancak at yarışı izleyenlerde görebilirsiniz. Eğer benim burada huzurum kaçtıysa bu gece sokakta olan herkesin huzurunu kaçıracağım. İşte toplumun düzenini sağlamak üzere görevlendirilmiş bir polis memuruna yakışan davranış. Polis okulundan derece ile mezun olmuştu, kariyeri için bir plan yapmaya fırsatı bile olamadan çok hızlı yükselmiş olan bu genç adam geleceğin emniyet müdürü adayı olduğunu kanıtlamıştı. Bu şehrin asayişinin bir bölümünü ona ve canla başla çalışmasına borçluyuz, tek sorunu gece nöbeti ve uykusundan feragat etmek zorunda olması. Okulda öğrendiği tüm yöntemleri ilk bir kaç senesinde deneyen Tadeus bir süredir kendi yöntemlerini geliştiriyor ve bunlardan da verim aldığı gerçeği yadsınamaz. Onun bu ilerleyişini engellemek isteyen kıskanç ve egosuna yenik düşen bir üst amiri olmadığı sürece kısa vadede karşılaşabileceği bir zorluk yok gibi. İnsanlarla yakın ilişki kurmakta başarılı olamadığını herkes biliyor ve işi ile kendi iç dünyası arasında gidip gelmekte. Özel hayatını ikinci ya da üçüncü planda tuttuğu anlaşılıyor çünkü aldığı davaların neredeyse hepsi çözüme ulaşmış. Cinayet, soygun gibi basit şeylerin yanında yolsuzluk ve devlet memurlarının karıştığı bir rüşvet çetesini de çökertmiş. Tadeus başarıya, aç bir köpek gibi boynundan zincirlenmişti. Zincirinin müsaade ettiği yere kadar olan her yere kokusunu bırakıyor ve kimseyi yaklaştırmaya niyeti olmadığını belli ediyordu. Tasması gerildikçe hırlamalarını sıklaştırıyor, gözlerini hedefine, kulaklarını en küçük tıkırtıya kilitliyordu. O dakikadan sonra dişleri arasında olup olmayacağınıza karar vermek zorundasınız çünkü her köpeğin boynunda ki zincir mutlaka kopmaya müsaittir. Kendinizi kodeste bulmanızı samimi karşılayacak olan bir sürü polis bulabilirsiniz tabi eğer gerçek bir suçluysanız ama size köpek gibi saldıracak olan bir polisle karşılaşmak istiyorsanız doğru yerdesiniz.


Tadeus sıkıldığını belli etmesine rağmen sonuç alamadığı için, sinirlendiğini belli ederek olaya yeni bir boyut kazandırdı. Bany daha fazla dayanamadı ve "Dr. Arthur'a bakmak için evine gitmiştim, evinin nerede olduğunu hastahane çalışanlarından birine sorarak öğrendim. Evinde olup olmadığını kontrol etmek için, değilse de beklemek için oradaydım" Tadeus bu ismi duyunca istemsizce yerinde doğruldu ve sigarasını küllükteki diğer sönmüş olan izmaritlerin arasına güdümlü bir füze gibi bastırdı. İlgisini çekebildiğini anlayan Bany her şeyi olduğu gibi anlatıp buradan biran önce çıkabilmenin hayalini kuruyordu. "Durma" dedi Tadeus neden buradasın? Bany polis memurunu işaret ederek "bilmiyorum, eve yaklaştım ama kimse yoktu, etrafında bir iki tur atıp kapının önünde biraz bekledim. Kimsenin gelmediğini görünce de bir not bırakmak üzere kapının altına eğildiğimde bu polis memuru üstüme atladı, beni apar topar yerlerde yuvarladıktan sonra bir açıklama bile yapmadan buraya getirdi" Anladım der gibi bir hareket yapan Tadeus " nereden tanıyorsun doktoru, hastası mıydın?". Aslında o benim hastamdı demek isterdi Bany ama burada bunu açıklamak zorunda kalması gerekecekti en iyisi sadece "hayır" demek. Hemşire kıyafeti giymesi ve doktorun sikinde denediği şey ile onu yarım saatten fazla becermesinin konuya bir faydası olmayacağını düşünüyordu o yüzden verdiği cevabı yeterli gördü. Bany, "bizim bir arkadaşımızın, pardon iki arkadaşımızın öldürülmesi ile ilgili tutmuş olduğu otopsi raporu hakkında konuşuyorduk. Bana bir takım dosyalar vermişti ve sürdürdüğü bir test vardı. Test sonuçlarını vermek üzere bana bugünü ayırdığını ve buluşmamız için iş çıkışı hastahanedeki odasında olmamı söylemişti" dedi. Tadeus'un kafasında bir yerlerde bir şeyler canlanmaya başlamıştı ancak bu sefer duygularını belli etmemeye karar verdi. Sadece dinleyecek ve önemsiz bir randevuya geç kalmış bir doktorun varlığından haberi yokmuş gibi yapacaktı. Bany ofiste bekledikten sonra Arthur'un gelmediğini ya da unuttuğunu var sayarak hastahane görevlilerine onu bugün görüp görmediğini sorduktan sonra, evine gidip bakmanın faydalı olabileceğini düşündüğü için olmalı Arthur'un adresini isteyip evine gitti. Polis memuru burada söze girip "elinde bu dosyalar vardı efendim" dedi. İki adet adli tıp raporu ve polis bok püsürü olduğu anlaşılan kopya nüshaları masaya bıraktı. Tadeus kapağını açıp dosyaya göz ucu ile baktığında olayların ikisini de hatırladı. Mafya davası olan onların polis merkezine gelmişti ama kimin ilgilendiğini bilmiyordu, intihar olaylarına genelde pek ehemmiyet verilmediği için ona sadece göz ucuyla baktı. İntihar eden bir homo kimse için önemli gözükmüyor.


"Sen iki arkadaşımızın öldürülmesi dedin ama burada ki dosyada ikincisi için intihar yazıyor" dedi Tadeus. Açığını yakaladım bakışı vardı gözlerinde ve sorgunun başladığına dair bir ciddiyet hissettirmek istedi. "Evet" demekle yetindi bu sefer Bany, kısacık cevaplar vermekle yetiniyordu, zaten karışık olan durumu içinden çıkılmaz bir hale getirmeye niyeti yoktu. O yüzden de en kolay nasıl anlatırım diye tasarladı kafasında ve "Evet, polis kayıtlarına ve hastahane raporuna intihar olarak geçti ancak Dr. Arthur olayın zehirlenme olduğuna dair ciddi kanıtlar bulmuştu ve bu konu hakkında test yapıyordu. Burada bahsettiğim zehirlenme, intihar amaçlı kullanılan ilaçların yan etkisi değil, Angela'ya ölümcül dozda siyanür verildiğine dair bulgular var." Tüm bunlar yakışıklı doktorun sonunu getirmiş olmalı. Bazen bela etrafımızda dolanır, biz onu fark edene kadar bunu yapar. Sadece gelip uyarmak dışında bütün gece cilveleşir ve siz her şey olup bitene kadar varlığından bile haberdar olmazsınız. "O zaman" dedi Tadeus, Angela'yı öldüren ile doktoru öldüren kişi aynı mı? sadece düşünüyordu ama doğru yolda olduğunu hissettiren bir şüphe vardı içinde. "Doktorun olayı çözümlemeye çalıştığını bilen biri olması lazım. Senin böyle bir tanıdığın var mı? Hem doktorun üstünde çalıştığı dosyadan haberi olan hem de Angela'yı tanıyan. Hatta onları öldürebilecek kadar yakınlarında olan biri." Bany olduğu yerde magma katmanına düşmüş gibi yanmaya başladı, bütün bedenini ateş kaplamıştı ve o tedirginliğini belli etmemek için çabaladıkça terliyordu. Evet hem doktorun olaya ne kadar yaklaştığını bilen hem de Angelaya yakın olan birini tabi ki tanıyordu. Biri demek ne kadar doğru bilmiyorum ama doktor aparta gelip bulgularından bahsederken, hastahaneden döndükten sonra Arthur'un ona bahsettiklerini dinleyen ve raporu gören ama Angela'nın öldüğü gün orada olmak yerine dışarıda olmayı tercih eden

Mimi ya da Cini...


Aklında bir isim olduğu belli, belki yardımı olur diye düşündüğü için Tadeus "lafı uzatmaya gerek yok doktor öldü."

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page