top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıobsesifdaktilo

Bir Obsesifin Günlügü 24



Hayatın aldığı şeyleri üst üste koyduğumda, verdiklerinin içinde kocaman bir delik açılıyor, Açılan deliğin içinden ben dünyaya yeniden doğabilirim. Kanlar içinde, ağlayarak, bıraktığım yerden devam edebilirim. Bu sefer birinin beni besleyip büyütmesine, göz kulak olmasına gerek duymadan hayatta kalabilirim, bunu yalnız da başarabildiğimi kanıtlayabilirim. Yeniden doğma fikrinin pazarlanabilir olduğunu görüyor girişimci tarafım ve kredi için başvurduğumda bankacı kadının suratı geliyor gözümün önüne. Krediyi onaylaması halinde ona bir seks oyuncağı alacağımı vadediyorum. Bu çektiğim kredi ile reklam ve yeni doğusun propagandasını yapabilirim ve iyi reklamı yaptıran şirketlere ihtiyacım yok bunun için. Batıda yaşayanlar için doğuda bilmedikleri bir coğrafyada, doğuda yaşayanlar için ise batıda bir yeniden doğuş üssü kurulur. Popüler, gözden uzak kalamayan, yaptığı göstermelik iyilikler ve menajerlerinin ayarladığı bağış kampanyalarında boy gösteren bir ünlü de işimizi görür marka yüzü olarak. Şehrin her yerine billboardlar asılır ve "yeniden doğuş" yazılır, sadece seçkin kişilerin bunu başarabileceği ilan edilir, İnsanlar elit veya seçkin kişiliklere sahip olmak için ellerindeki her şeyden vazgeçebilirler. Lüks bir takıntı halini aldı ve toplumu ulaşılabilir lüks olduğuna inandırdığınız sürece istediğiniz her şeyi satabilirsiniz. Peki, soru şu "kimler yeniden doğmak ister?" Bu kadar şeye şahit olduktan sonra kim hangi amaçla yeniden doğmak ister ? Aklını yitirmiş bir kaçık olmalı, neden insan bu çukura bile isteye tekrar düşmek ister? Aynı bedeli ödeyip yine hiç bir şey elde etmemek için çaba harcamayı kim hangi din ve mezhep ile açıklayabilir? Hangi ibadet bana Ferfi'yi geri almayı vadeder? Hangi cennet Ferfi'den daha mütevazi olabilir?


Soruları size soruyorum, dili kopmuş sokak başlarının namuslu fahişeleri, bana bir yol gösterin. Işıkları söndürüp, yıldızları yakan samanyolu, etrafında dönen her bir takım yıldızını yağdır okyanusun en derin yerine bu gece. Yağdır ki tanınmış fizikçiler kurallarını da yanına alıp yürüş düzenlesin şehrin en işlek caddesinde. Yıldızların yağmadığı yerlerde çürüsün çöller ve büyüsün hikmetinden büyünün kırmızı güller. El ele tutuşsun gök kuşağını boyayan sanatçılar ve Rönesans ustaları aynı sebepten, çünkü benim doğuşumu resmetsinler istiyorum.


Nerede olduklarına ya da olabileceklerine dair tabi ki bir fikrim var, muhtemelen casinoda suratını dağıttığım yerdeler. Umduğumdan geç harekete geçtiler bu kadar beklemiş olmalarını bir sebebe dayandıramıyorum. Doğru zamanı seçmiş olmasını da takdir etmekten kendimi alamıyorum. Hatta dramatik bile sayılabilir ya da iç dünyamın bana oynadığı yeni bir oyun ve ben fazla anlam yüklüyorum. İsterseniz bana fantezi mimarı deyin ama lütfen biriniz bugün Ferfi ile aramızda yaşanan şey neydi açıklayın.

Kapının önünde, gülleri kurutacak kadar ateşli o öpücüğün ve "kendine dikkat et" öğüdünün ne gereği vardı. İlk defa, oyun oynayan ya da kafası bulutlara değecek kadar yüksek bile olsa etkisi altında olduğunu belli eden hareketler sergilemeyen bir Ferfi ile karşılaştım ben bugün. Ağzından en son ne zaman birine bir iltifat çıktı ya da güzel bir şey söyledi merak bile etmiyorum.


İllüzyonunda boğuluyorum yaşananların ve gerçek olmadığını varsayıyorum sadece bir dakikalığına, durduğum yerden bakıyorum kendime ve ne görüyorum! Kahraman olmak isteyen bir ben, birinin kahramanı olmaya çalışıyorum. Al sana çözüm ve yaratıcılık, hayatı boyunca hiç bir şeyi dert etmeyen ben, başarmak için gayret göstermeyen ve başarmanın yoruculuğuna katlanmak zorunda kalmaktan imtina eden ben on yedi yaşında bir kız için kahraman olmak istiyorum. Düşük bütçeli, ucuz işçilik ve amatör oyunculuk ile bir festival filmi tadında bulduğum bu çözüm. Utanıyorum kendimden çünkü bu senaryo ile jüriyi etkileyemem, izleyenlerin beğenisini kazanamam. Traş olup bir smokin kiralamalıyım mesela ve seksenlerin başında çekilen filmlerdeki insanlar gibi hareket etmeyi öğrenmeliyim. Giyim ve kuşamları ile ciddiyeti yansıtan ama kültür ve neşeleri ile her ortamda eğlenmeyi bilen ve bunun ne kadar düzeyli olduğu ile övünmeden sadece nezaket ile yapan insanlar gibi zevk ve sefayı birbirine karıştırmamalıyım. Bir süper kahraman denildiğinde benim aklıma bunlar geliyor çünkü ancak böylesi Ferfiye layık olabilir.


Casinoya gidip Ferfi ve Celline'yi almam gerek. Sonuçta kızların ona bir zararı olmadı, beni ortaya çıkarmak için başarılı bir girişimdi ve başarmanın hüznünü ona yaşatmalıyım. Mutluluktan ağladığına şahit olmalıyım. Kesin olan tek şey Albin'e benim kanlı canlı bedenim ve tek parça halinde orada olmam. Pazarlık konusu dahi etmeden kızları geri almam lazım, sonrasında bana istediğini yapabilir. Beni o gece orada olma amacına uygun olarak seks kölesi yapabilir. Adamları bana geceler boyu tecavüz ederken oturup bizi izler sapık herif. Leopar desenli geceliğini giyer ve benim kanlar içinde kalmamın keyfini sürer. İmkanlar doğrultusunda işkence için çok fazla seçenek var ve acı da aynı oranda sinir hücrelerine uygulanabilir. Yeter ki karşınızda size kızgın, nefret dolu, öcünü almak için sabırsızlanan birisi olsun. Ferfiyi elinde tutarak psikolojik olarak üstünlüğü eline geçirmiş durumda ve benim gidip bu üstünlüğü fiziksel boyuta taşımam gerek. Böylece hesap kapanmış olur ve dünyada misyonumu tamamlamış olurum. Keyif almadığım bir yaşamı daha fazla sürdürmek zorunda kalmam ve yaşayan birini taklit etmek zorunda kalmam. Buradan da anlaşılıyor ki taklit konusunda da iyi değilim çünkü bir ölüden farkım yok denilecek kadar az ve yaşamayı beceremiyorum. Nefes almak, ayaklarının üstünde durabilmek, bir şarkıyı baştan sona ezbere bilmek ve bir kadını olduğu gibi kabul edip sevebilmek, hepsi yaşamaya dahil. Hiç birinde başarılı değilim bu saydıklarımın, Ferfi gittikten sonra nefes bademcik taşı gibi oturuyor gırtlağıma. Ayaklarım şu sandalyeninkiler gibi iki yerinden kırık ve yeni dökülmüş sıcak asfalta saplanıp kalmış. Bildiğim tek ve son şarkı sesi, ne kadar bir çocuğu andırsa da kayıp ve çalınmış sözleri bestecinin. Ferfi benim elimden alınmış vatandaşlığım gibi, onsuz hiç bir sınıra dahil olamıyorum.


Burada oturmuş evdeki kırık eşyalardan ve içimdeki şeytandan avuntu dileniyorum. Simdi kapıdan içeri Mimi girerse ona ne cevap vereceğimi bile bilmiyorum. Albin ve adamları bizi buldu kızın ve arkadaşını aldı götürdü ve ben tüm bunlar olurken çiçekleri sulamak için aparta gitmiştim. Bana bir not bırakmadığınız için de size çok kızgınım. Çiçekleri sulama iyi fikir ne de olsa çiçeklerin ölmesi ile Ferfi'nin ölmesi kıyaslandığında çiçekler açık ara daha önemli. Sadece burada ciddi bir problem var ve çözülmesi gerekiyor olan sorunlar sıralamasında en başa oturuyor. O da hangi çiçekler sulanmalıydı! Keşke diyorum dünyanın bütün çiçekleri solsaydı da ben Ferfi'yi görmeseydim. Bütün arılar bal yapmak yerine bir mevsimliğine de olsa emekliliğin tadını çıkartsaydı. Bahar nezlesi olanlar da uçuşan polenler yüzünden rahatsız olmadan rahat rahat dolaşabilirler. Gördüğünüz gibi dünyanın düzeni böyle küçük bir teferruatı yoluna koymak ile düzelebilir ve birden fazla kişi mutlu olabilir. Mutlu olmak diyorum, sanki konuşabileceğinden haberi yokmuş gibi bir dilsizin hayatını yaşamak ya da seslerin varlığından haberi olmayan bir sağır. Ömrünü altın bir kapının önünde anahtar icat etmeye çalışarak geçirmiş olana sesleniyorum! İçeri girdiğinde mutluluk orada olmayacak ve sen dışarıda yaban hayatı yaşadığınla kalacaksın. Çünkü mutluluk bir başkası tarafından bahşedilen bir şey değil, üstüne olmadığı için bir kıyafeti başkasına vermek gibi değil. Küçük geldiği için verdiğini varsayalım ya da modası geçtiğini düşünelim. Bu durumda elinizde bulunan "mutluluk" ya küçük geldiği için kullanışsız olacak ya da modası çoktan geçmiş. O yüzden kırıyorum belini kelimelerin, mutluluğu size getireceğini düşündüğünüz kimse bunu başaramaz, siz de beklemeyin. Yapabiliyorsanız mutluluğu yaratın.


Bu kadar safsata yeter, topla kafayı ve git, dur karşısında zebanilerin. Ateşi onlar icat etmedi ve ilk yanan ben olmayacağım. O kadar çok yangın gördü ki dünyanın ciğerleri simsiyah ve gırtlağında kömür madenleri. Güçlerimiz eşit olsa demirden ejderhamı da yanıma alırdım ve onları sokak lambasının etrafında dönen böcekler gibi yutardı. Karantinaya alıyorum kendimi şuandan itibaren ve salgın bir hastalık gibi saldırmak üzere kuruyorum saati. Çünkü ben, o gelmesi müjdelenen kahramanım, kutsal toprakları işgal etmek için yaratılmış bir savaşçı. Zırhım delik deşik olmuş bu zamana kadarki savaşlarımdan, gücünü yitirmiş kaslarım iyi beslenmediğim için, sivriliğini yitirmiş dişlerim bir insan derisini bile delemez. Hareket zamanı...

27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page