top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıobsesifdaktilo

Bir Obsesifin Günlügü 21

Güncelleme tarihi: 13 Nis 2019



Mimi beni buraya bıraktığından beri haber alamadım, umarım işler yolundadır. Arabada gelirken açık açık seni ilk fırsatta satarım dediğine göre ya korkulacak bir durum yok ya da beni satmasına fırsat bırakmadılar hepsini konuşamadan ortadan kaldırdılar. Böyle oturup burada yıllarca bekleyebilirim, hatta beni buraya bırakmak yerine ıssız bir çöle ya da dağ başına bırakıp burada bekle deseydi yine pek bir şey fark etmezdi. Sabır konusunda poker oynansa hiç blöf yapmama gerek kalmadan herkesi masadan yok edebilirim. Bağıran insanlar, kaçışan insanlar, panik ile sağa sola koşturan insanlar, içlerinde bulundukları olayın bütününden kopup sadece korkunun ele aldığı bedenleri ile hareket etmeye başladıklarında kargaşaya neden olurlar. Terlemiş alınlar, yapış yapış eller, vücuda normalinden daha fazla kan pompalayan bir kalp ve hızlanmış bir nabız karar vermeyi zorlaştıracağı için karar vermeden önce tüm bunların etkisinden çıkmayı beklemeli. Bu beklemenin kilidi ise sabırlı olabilmekten ve soğuk kanlı davranabilmekten geçiyor. Benim içinde bulunduğum durum tüm bunlardan farklı olarak sabır gerektirmekten ziyade çokça belirsizlik içermekte. Attığı çapa deniz tabanına tutunamamış bir gemi gibiyim. Karaya oturma ihtimalim var ya da sert bir zemine rast gelen çapanın dibi taramayı bırakıp, gemiyi sabitleme ihtimali var. Kaptan ve mürettebatın geminin akıbetinden haberi yok gibi kamaralarında eğlencelerine devam ediyor olmaları da başlı başına ayrı bir muamma. Burada finali sahil güvenlik yaparsa canım biraz sıkılacak gibi duruyor çünkü deniz fenerlerinin vergi, resim ve harçlarını ödemeden seyahat ediyorum.


Kahvaltı sonrası günün ilk sigarasını sarmaya başlıyor Ferfi. Celline dün akşamki geceliği ile içeride salınıyor, keyfinin yerinde olduğu her halinden belli oluyor. Kısık sesle ama bizim de duyabileceğimiz şekilde bir şarkı mırıldanıyor. Vücudunun teşhirde olan bölümleri artık çekici gelmiyor bana. Mezarlıklardan korkan birinin bir akşam yolunun mezarlıktan geçmesi ile korkusunun boşa olduğunu anlaması gibi bir durum söz konusu şuan. Artık ölülerden korkmuyorum. Ferfi yakmam için sigarayı bana uzattı ancak bu nazik davetini geri çevirmek zorundaydım. Dışarı çıkıp Mimi'yi görmem lazım, içerideki dumanın yarattığı ahenk zaten yola çıkmam için yeterli olacaktır fazlasına ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Karşı çıkmasını "hayır gidemezsin" dediğini beklediğimi hayal ettim ama Ferfi'de herhangi bir mimik ya da düşünce geçişi esnasında hareket eden bedenlerin gösterdiği tepkileri andıran hiç bir emare yoktu. Sabit bakışı ile yeni sardığı sigaraya son rötuşları yapıyordu. İşte o an gemiden atılan çapanın sert biz zemine oturduğunu anladım ve jurnale şöyle yazdım... "Keş pislik, kevaşe, boynundaki ve kasıklarındaki morluklar için hiç üzgün değilim iyi ki canını yaktım, sürtük!"


Öfke de sabıra dahil olmalı, çünkü öfkelendiğimde ya da Ferfi'ye olan zafiyetimi belli etmemeliyim. Tek çare kaldı, gerçekten evden çıkmak, Mimi'yi bulmak ve son durum hakkında bilgi almam lazım. Daha fazla durup beklemenin bir anlamı yok. Albin öldüyse Allah rahmet eylesin, ama yaşıyorsa ve savaşıyorsak önce beni bulması gerekecek çünkü ilk fırsatta kaybolurum. Ozon tabakasının mavisine geçiş yapabilecek kadar yer yüzünden yükselebilirim. Muhtemelen beni bulmak için bir devlet memuru gibi mesai harcar, biraz para da akıtması gerekir ama sokakta yaşamak konusunda benim kadar iyi birisi ile daha önce karşılaşmadığı için siniri yatışır ve unutur. Zamanla kabuk bağlayan bir yara gibi iyileşir o da ama izi kalır... Genelde bu tarz adamlar davalarını yarım bırakmak istemezler her türlü güce sahip olduklarını düşündükleri için çaresizlik kabul edilemez olacaktır. İlk günler adamlarına göz açtırmayıp, nefes aldırmayacaktır ve zulüm edecektir. Sonra öğrenilmiş çaresizlik devreye girer ve benim, baş edemeyeceği bir bok sineği olduğuma karar verir. Herhangi bir semtin karakteristik özelliğine sahip olmayan, sıradan bir bokuna konduğumu ya da çevresinde dolandığımı kabul eder. Giyinip toparladım, üstümde hala Mimi'nin getirdiği takım elbise ve dizinde Albin'e ait kan vardı. Kapıya yöneldiğimde fark ettim ortalık fena dağınık, bu evin genel görünümünün bu olduğuna artık kanaat getirdim, dün akşama özgü bir olay değildi. İkinci el dükkanlarında bile bulamayacağınız mobilyalar artık işe yaramadığı için çöpün yanına konmuş eşyalar gibiydi. Çoğunun bir parçası ya eksik ya da sallanıyor. Konfor bu eve hiç uğramamış, sanırım bu yüzden geldiğimden beri yerde halının üstünde minderlerde oturuyoruz. Yayları batan bir kanepe, su sızdıran bir buz dolabı, kapağını açıp kapatmaya yarayan kolu ve gaz ayarını yapmaya yaran düğmeleri olmayan bir fırın. Nehir kenarına kurulmuş su debisinden yararlanmak üzere buğdaydan un elde etmeye yarayan bir akarsu değirmeninin yağlanmaya yağlanmaya gıcırdayan milini andıran yatak ise dün akşam yatak odasında üzerindeki üç kişinin yaptığı seks yüzünden ağlıyordu.


Bunların hepsi bir yana artık ayrılmam lazım buradan, her şey yolundaysa geceyi apartta geçiririm. muhtemelen Albin'in adamları sokak girişlerini tutmuştur o yüzden fark edilmeden etrafta gezmem lazım. Veda konuşması yapmaya gerek duymuyorum her ne yaşandıysa artık sadece günlük hayatın debdebesi altında ezildi. Celline ve Ferfi sigarayı aralarında dönerek içiyorlar ve kafaları hali hazırda hafiflediği için ısınan hava gibi yükseliyor bunun kanıtı olarak da aralarında kikirdeyip, gülüşüyorlar. Geldiğim demir madeninden dışarı çıkacağım ve içeride bıraktığım değerlerim beni bir madenci olma adayı bile yapmıyor. Artık dövülmemiş bir cevheri andıran göğüsleri dün gece öpücüklerle sertleşmiş ve dikleşmişti ama hala ilk formunu korumakta kararlıydı. Kapının pirinç kulpunu tuttum en soğuk vedadan daha soğuk bu metal karışım. İyi geceler öpücüğü beklemiyorum, ben giderken pencereden bakıp el sallaması da güzel fantezi. Sorun şu nasıl oldu da bu kadar hızlı yumuşayabildim? Ne değişti? Henüz on yedi yaşında olan bu kız, nasıl oluyor da bu etkiyi yaratabiliyordu? Aslında olan biten bir şey yoktu eminim sadece son bir kaç günün hızlı duygu geçişleri esnasında savruldum ve eskiye nazaran biraz zayıfladım kabul ediyorum. Aşk acısı çekemeyecek kadar katı bir kalbe sahip olduğumu tekrarlama gerek yok. Açık olan kapıdan çıkmak üzereydim ki, kahvaltıyı hazırlarken dokunan soğuk el yine geldi buldu beni. Bu sefer yerimde zıplamadım çünkü mental olarak hazırdım. Bu elin bana dün geceden beri dokunduğu her uzvuma kapının kolu ile aynı madde olan pirinçten döktürüp bedenimi soğuk bir metal ile kaplamak istiyorum. Böylece rayların üzerinde hareket eden bir tren gibi iki metal birbirimize her değdiğimizde irkilmek zorunda kalmayız. Arkamı döndüğümde Ferfi kapının önündeydi, uzanıp bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Dün akşam bunu saatlerce yapmış olmasına rağmen şuan olan şey tanrı tarafından cennetin girişinde karşılanmak gibiydi.


Dudakları aralandı, dişleri ve dili arasından, ses posta güvercini gibi süzülerek pencereye kondu ve "kendine dikkat et lütfen..."


12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page