top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıobsesifdaktilo

Bir Obsesifin Günlügü 12



Kapıdan çıkarken bardaki kül tablasına puroyu söndürdüm, önde iki goril ve Albin, arkada ben ve Mimi casino kapısından çıkıp sol taraftan yukarıya doğru giden merdivenlerden yukarı çıkmaya basladık. Tüm merdivenler de içerisi gibi yumuşak bordo halı kaplıydı. Halının sağında ve solunda altın renkli şeritler yukarı aşağı uzanıyordu. Sarhoşken bile yolu şaşırmadan bulabilmek için büyük bir kolaylık diye düşündüm. Üst kata ulaştığımızda elinde anahtar tutan goril kapıyı açtı diğeri gecenin başında üstümüzün aranmış olmasına rağmen durumun ciddiyetini göstermek için ya da aşağıda yaptığım taşkınlığın bedeli olarak tekrar üstümüzü aradı. Buna Mimi de şaşırmıştı, anlaşılan daha önce böyle bir uygulamada bulunulmamış benim orada bulunmamın şerefine son anda alınmış bir karardı. Tekinsiz bir tip olduğumu, beni ilk defa gören herkesin hissetmesi artık şaşırtıcı olmaktan çıkmış ve olağan bir hal almıştı. Kim böyle bir yerde Albin gibi bir adamın canını sıkmak ister ki? Saat yediye geliyor olmalı. Artık iyice doğmuş olan güneş içeriyi aydınlatıyor. Korumalar dışarıda kaldılar. Mimi aşağıda olduğu gibi yine barın başına geçti ve içkileri buzluyor. Albin'i içeri girdiğimizden beri görmedim, umarım bir köşede sızıp kalmıştır. Barda Mimi'nin karşısındaki tabureye geçtim ve etrafa bir bakış atmakta fayda var diye geçirdim içimden. Bir casinonun üstündeki kral dairesini andıran suitteyiz. Geniş ferah bir salon, yerden tavana kadar camlar, büyük bir iş yemeğini organize edecek kadar ihtişamlı granit bir masa aynı granitten yapılmış olan bir servis arabası. arabanın üstünde buz kovasının içine yerleştirilmiş üç adet şampanya. Deri koltukların tam ortasında yine aynı granit desenli bir orta sehpa daha bulunmaktaydı. Içeride ilk dikkatimi çeken şeylerin başında ise barın köşesinde duran ve üstünde "junk box" yazan müzik kutusuydu. İçerinin ışıkları yandı ve üstünde ipekten yapılmış leopar desenli bir sabahlık ile Albin içeri girdi. Elinde uzaktan kumandayı andıran bir alet tutuyordu bize doğru yöneldiği esnada camlardaki elektronik panjurlar, metal dişlilerin dönme ve gıcırdama sesleri ile kapanmaya başladı.


Bu adam bu kadar çok şeye sahip olacak ne yapmış olabilir? Kadın ticareti, silah kaçaklığı, uyuşturucu madde üretimi ya da banka soygunu... Her ne yaptıysa benim aklıma gelen ilk şeyler bu kadar paranın elde edilme şeklinin illegal yollardan geçtiği yönünde. Mimi içkisini tek seferde dikti, bardağı bara bırakıp üstündeki gece mavisi elbiseyi çözdü. Deri değiştiren bir sürüngenin fazlalıklarından kurtulması gibi elbise önce omuzlarından sonra kalçalarından kurtulup yere düştü. Duşa gidiyorum dedi Mimi. Bakışları ile sakın saçmalama diyordu. Panjurları tamamen kapanmış odada sadece iki lamba yanıyor olduğu için hafif loş bir ortam hakimdi. Ne dinlersin diye sordu Albin bardan içkisini alıp junk box yazısının üstüne kolunu dayadı. Burada bu dakikada tahammül edebileceğim tek müzik Amerikan country müzik. Tom Waits ya da Jonny Cash olur dedim. Umarım bir kovboy kadar iyi at sürebiliyorsundur dedi Albin.


İstemsizce gülümsedim çünkü en son at gördüğümde sanırım 22 yaşımdaydım. Hipodromun yanındaki barda içki içerken tanıştığım bir kızla para vermeden sevişebileceğimizi bir yer arıyorduk. Hipodromun güvenliğinin yerinde olmadığını fark ettiğimiz anda içeri daldık. Dar bir koridordan geçip biraz ilerledikten sonra karşımıza çıkan ilk kapıdan içeri girdik. Burası koşu için hazırlanan atların geceyi geçirmek üzere bırakıldığı ahırdı. Ortalık sadece idrar ve at kakası kokuyordu. Ancak bunu umursamayacak kadar hem sarhoş hem de arzuluyduk. Atların olduğu kabinlerden birinin içine girdik. Hatırladığım kadarıyla ikimizde çok eğleniyorduk, saman yığınının üstüne basıp uysal olduğu üstüne binmeme müsaade etmesinden anlaşılan hayvanın sırtındaydım. Sarhoş kız "ben de ben de" diyerek saman yığını üstünde zıplayıp duruyor, üstüne binmeye çalıştığı ata diz darbeleri ve istemsizce tekmeler indiriyordu. Tutunmak için tırnaklarını atın derisine geçirince at huysuzlanıp kişnemeye, olduğu yerde zıplamaya başladı. Rodeo yapıyordum, yağmur ve şimşek yüklü bir buluta binmiş rüzgarın içinde gürlüyordum. Birden ahırın diğer ucunda geldiğimiz yönün tam tersinde bir ışık huzmesi göründü. "Kim var orada" soruyu soran ışığın kaynağına da hükmediyor olmalı. Tekrar atın üstüne çıkarken kullandığım saman yığınına doğru attım kendimi. Normal koşullarda benim gibi antrenmansız birinin böyle bir hareketle yere düşmesi sonucunda iki kaburgasını ve kolunu kırması gerekir. Saman yığını düşüşümü hafifletmiş olmalı. Işık huzmesi artık yakınımdaki kabinleri aydınlatmaya başladığına göre güvenlik görevlisi yakınlarda olmalıydı. Geldiğim yolu takip ederek kapıdan çıktım dar koridoru geçip girdiğimiz kapıdan kendimi dışarı attım. Barın önüne gelmiştim ve bir şey unuttuğumu fark ettim. Kız benimle birlikte çıkmamıştı. Kim olduğumu bilmediğine göre tehlikede değilim diyerek yoluma devam ettim.


Johnny Cash - Hurt çalıyordu junkboxta, Albin casinodaki adam değildi artık. Kibir ve egosunu son nefesini vermek üzere olan bir kimsesiz gibi ilk önüne gelene bağışlamış, hatta yılışık bile sayılabilecek bir tavır takınmıştı. İçkimi elimden alıp kendisininki ile bara koymak için yanımdan geçip gitti. Artık rahatladım, sanırım her şey bitti içmek zorunda değilim burada olmak zorunda değilim diye düşünürken pantolonum dizlerime kadar indi. Arkamı döndüğümde dizlerinin üstüne çökmüş olan Albin ile penisim göz göze geldiler ya da ağız ağıza geldiler mi demeliyim bilmiyorum. Taşaklarımdan tutup beni kendine çekerek ağzına daha yakın olmamı sağladıktan sonra usta dil darbeleri ile tüm hünerini sergiliyordu. Ağzıyla iki yılanın çiftleşmesini temsil ediyordu sanki, dili tüm bedenimi dolanarak tekrar başladığı yere dönüyordu. Tanrım dayanamıyorum sertleşmeye başladım, durumdan memnun olmuş olmalı ki gözlerini yukarı, bana dikti. Sol elimle çenesini, sağ elimle de saçını kavradım, bu yaptığım hareketle daha çok motive olmuş olmalı ki hareketlerini daha yavaşlattı. Aramızdaki bu duygusallık işte tam onun istediği şey, gecenin başından beri Mimi ile planladığı romantizm. Sevgisizlik ve zenginlik bir araya geldiğinde adına çılgınlık dedikleri sapkın duygular da daha normalmiş gibi karşılanıyor. Sakso çekerken saçının okşanması, çenesinin sevilmesi onu öyle mutlu etmiş olmalı ki bu durumu ilk defa yaşıyor da olabilir. Yalamasına ara vermek için biraz geri çekildim, kafası hala ellerimin arasındaydı ve soran gözlerle bana bakıyordu, bir anlam veremediği bu hareketimi ona en iyi ifade edecek olan duyguyu seçmeliydim yüzümde. Yüzünün tam ortasına denk gelen çok şiddetli bir diz vurdum. Daha dizimi geri çekerken yere iki tane diş ve kan damlaları dökülmeye başladı. Pantolonumun dizimin üstünde olan bölümüne de kan bulaşmıştı. Albin'i bıraktığım gibi geriye doğru yıkılmaya başladı ve arkasında duran bar taburesinin ayak koyma yerine kafasını çarptı...


46 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page