top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıobsesifdaktilo

Abstre 2


İnsanlar! Sizleri nasıl da iyi tanıyorum değil mi? İmrenen gözlerle baktığınız o her şeye sahip olma dürtüsünü yenemiyorsunuz. Hububat tozuyum ben hünerli ellerde ekmek olurum. Nasıl da korktunuz hemen, sizleri gökyüzü gibi izlememden. Karıncaların hesabını sorarım eğer incitirsen. Bir muammayım ben. Ani keşmekeş yaratıp muallakta bırakırım. Cömert bir put olduğumu düşünenlere doğrultuyorum namluyu ama kuru sıkı adabım. Elleri boş kalana nezaketim. İbreti alemlerde bir alemim. İhtiyacınız olmadığını gerekçe gösteremezsiniz hayatınızdan çıkmam için. Ya da birilerine ihtiyaç duyarız diye tutmuyoruz herkesi hayatımızda. Kimin hayatımızda ne rol oynadığına ihtiyaçlarımız doğrultusunda da karar vermiyoruz. Bu yüzden sanırım insanlara bir takım misyonlar yüklüyoruz, onlardan başaramayacakları konular hakkında gelişim göstermelerini bekleyip hayal kırıklığı uğruna beceriksizliklerine katlanıyoruz. Bu tekrar, sıradan bir rutin haline dönüşene kadar milyonlarca kez yeniden deniyoruz. Kabul etmek, kabullenmek, bir eşikten atlayıp yepyeni bir kapı ile karılaşmak bazen hareketin mantığının dışında yer alıyor. Matematiksel bir veriyi istatistik olarak tutmadığımıza göre el ele tutuşmanın da aritmetiği önlenmeli. İşte böyle anların ilacı siyanür. İçinizdeki altını diğer bileşenlerden ayırmanın en iyi yöntemi insanlara ihtiyacınız olmadığını kabul etmektir.


Bir olayı tanımlama yeteneğimi genelde kendimi en zayıf hissettiğim anımda bulurum. Tüm gardımın düştüğü, tüm seslerin yalıtkan kafa tasıma çarpıp geri döndüğü anda. Havanın opak bir denge kurup ışığa tuzak kuruşundan. Elektriğin havada salındığı ama hiç bir iletkenin, iletmeyi kabul etmediğini hissettiğim zamanlarda. Truva atlarının zihnime düzenledikleri müstehcen intikam girişimlerinde ve bütün silahları indirip bilinen bütün ateşkes anlaşmalarının altına imza attığım çağlarda. Yasanan bu kadar şeyi idrak ettiğim bu nadir anlar bir sinema setinin ışıklarının kapandığı, oyuncuların makyajlarını sildiği, herkesin her kesimden izleyiciye hazırlıksız yakalandığı saniyelere denk geldi. Sen zahmet etme, ben örerim yıkılan bahçe duvarlarını ve tamir ederim çitleri. Yerine koyarım kırılan hayallerinin, düşlerinin ve kırmızı ruj lekesinin pasaportla girilen sinir kapılarını. Simdi bir tek soruya cevap ver! Hangi insan gidebileceğinden emin olduğu halde "gitme" eylemini gerçekleştirmek için "gitme!" denilmesini son ana kadar bekleyip öyle harekete geçer? Öyle sebepler silsilesine ihtiyaç duyulmaz bir "gitme" için. Köprünün bir ucunda durup karsı tarafı hayal etmek yeterlidir ya da yeniden bir köprü kurmak gereklidir. Böyle anların en acınılası, en yapmacık, en ucuz, en kahır bela yüklü hali ise "geri dön!" olur. Özensiz ve oyunculuğun kalitesiz olduğu, herkesin sonunu tahmin ettiği bir pornodur "ger dön!"


Sınır çizmek için endişe etmeyin! Kapıyı kilitlemenin sizi güvende tutmak için yeterli olmadığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık bedenlerimiz onların istediği gibi hareket ettiği halde rüyalarımızın peşindeler. Sınırları belirlemek için yetki belgesine gerek duyulmamaktadır. Bir kadeh kaliteli viski istediğiniz tüm yetkiyi kendinizde bulmanızı sağlayacak kadar öz güveni aşılar damarlarınızda dolaşmakta olan kanınıza. Dünya üzerinde sınırların olması ırkçılığın ve kinciliğin sebebi olarak gözükebilir ama senin gözlerinin baktığı yerlere sınır çekmen açıklanamaz. Çünkü sınırları olan, sınırlar ile korunan bazı şeyler hak mahrumiyetlerine sebep olmakta ve ben bunu mahkumiyetimle ödedim. Tel örgüleri, demir parmaklıkları, mayın tarlalarını ihlal etmemek için kendimi zor tutuyorum, ihlale açılan pencereden aşağıya kendimi bırakmamak için ciğerlerimi parçalayana kadar bağırmak istiyorum. Dünyanın müşterek olmadığını kontrol noktaları belirler, evrenin müşterek olduğunu atmosferin bittiği yer. Senin burada ne işin var sorusunu sorma cüretini kendimde bulmamdaki mülkiyet hakkı, taşıdığım kimliğin bana yüklediği bir vasıftır. Bu gücü bana tapınakların kapılarının yapıldığı ağacın yetiştiği toprak vermekte, bu gücü bana üzümün çekirdeğine can veren güneş ışığının sahibi vermekte. Taç giyme töreninde aşık olduğum prensese sesleniyorum "bu kalenin sınırlarını belirleyen surların ardında bekliyorum" Bul beni!

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son kez Abstre

Benim de merhametine inanmayı seçtiğim çok karanlık birikti içimde. Sağa sola savrulmak yerine, bir düzene uyum sağlayıp yalnız kalmak gibi. O yüzden sen şimdi tüm bu olan biteni unut. Ben de ayak alt

bottom of page