ABSTRE
- obsesifdaktilo
- 16 Şub 2019
- 2 dakikada okunur
Bu kadar yoğun duygular önceden kurgulanmış olamaz. Hiç bir taktik manevra profesyonel bir askeri saldırı da bile böyle temsil edilemez. Ateş hattında kurulan bir tiyatro sahnesinde, gösterimde yalanların olduğu bir müsamere, izleyicisi karşında hiç bu kadar mütevazı sonuçlar almamıştır! Göz göze geldiğinde akbaba ile ay, aşağılık bir kemik sürüsü Kızıldeniz'i yarmak için yeni asalar icat etmekle meşguldür.
Alkışlar yazan ve yönetene...Yeniden yükselen kalemine, mürekkep diye tanrı kanı koyup, en koyu tenden bile bastıra bastıra, buz üstünde ateş elde edene alkışlar. Nasıl yere batıyor vicdan ve huzurlarınızda insan!
Ayağa kalkıyor, bacakları tutmayan bir iskemle gibi sağa sola yalpalıyor. Ha yıkıldı yıkılacak diyorsun, sende herkes gibi umuyorsun. Ben böyle bir varlığa tüm benliğimi neden heba ediyorum? Ellerinden mezar taşlarına yılan sıçratıyor. Ellerim tekrar boş kaldığında, kuşlar gibi tüneyip bir ağacın dalına bütün günümü geçirmeliyim. Sokakta doğmuş büyümüş bir hayvan gibi umarsızlaşmalıyım. Utanmamalıyım bana bunu yaptıran kaderden. Henüz kurallar yazılmamışken, ben dünya üzerinde yaralarımın kabuklarını yoluyordum. şimdi senin deniz kabuğu topladığın yerde oturmuş, hücrelerime tuvalet eğitimi veriyordum. Kanıyordum ve tanrı bunu görüyordu.
Terk ettiğim şeyler yüzünden sınanıyor tedirginliğim. Her şeyin varken kuşkuların oluyor, bir şeylerin varken hazırlıksız yakalanmak istemiyorsun ama hiç bir şeyin yoksa bu seni baştan yaratmak zorunda bırakıyor ve baştan yarattığın her şey kuşku uyandırıcı. Bir araya gelmiyor karmaşalar, gezegenler gibi diziliyor, yaşanmaktan imtina ediyor. Zorluklar boyut değiştiriyor. Yokluklar boğazından tutup, yaslıyor adamın sırtını duvara. Kaçtığım şeyler yüzünden sınanıyorum. Sekil değiştiriyor göz yaşı kirpiğimden kurtulup yanağıma düşene kadar. Karanlığın ortasında karanlık oturuyor insanin ortasında. Yıkılmıyor direnci gitmenin. şarkısı yazılmıyor afet vurmuş beyin kalıntılarının, kıyısına vuruyor ilk notalar.
Kelimeler ifade ettikleri manaya bürünmüyor böyle durumlarda. Anın yoğunluğu kelimeleri ete kemiğe bürüyor. Hatta dile getiriyor, çöl kumunda siyah güller solduruyor cam gibi saydam nezaketi. Sırrı kalmıyor mesafelerin çünkü sinek gibi cama yapışmayınca kum bile ifade ettiği manaya bürünemiyor. Bir mucizeden bahsediliyor, inanmamı bekleme. Isa yerine doğursaydı Meryem beni, o zaman kabul ederim hayallerini. Asıl olan mucize ise suyu içinde muhafaza eden bu testidir. Kimse ayakta tut bu suyu demeden önce ayağımızın altına serili duran kum, simdi suya hakimiyet kurmuş.
Bir yerlerde unutulmuş gibi benliğim bu aralar. Kimseden umar beklemem gelip bulsun, çıkartsın beni unutulduğum dünyanın merkezinden. Karışıyorum herhangi bir dalganın temsil edilmediği ve kıyısı olmayan denizin suyunun tuzuna. Böyle bir gecede yazmanın sihri bulaştı ellerime ve yıldız tozu doldurdum sayfalarıma. Bir aklin ürünü olmaktansa, akıllara buyruk verdim. Büyüsüne kapılıyorum, yıllar geçiyor aradan ve adamın aklına nihan düşüyor. Hiç bir cümlede geçmeyen bir kelimenin ilk hecesi gibi adam kesiyor bileklerini. O yüzdendir tarif edilemiyor itiraflarım çünkü kavramlarım abstre.
Comments